18 Nisan 2008 Cuma

Dilara'yı hatırlayan var mı?



Şimdi bir çocuğun acı bağırışları başbakanın popülist gösterisine arka fon olmadı mı sizce? O zaman sormak gerekir. Dilara'yı hatırlıyor musunuz? Büyük ihtimalle hayır. Bu yazının sonunda hatırlayacaksınız.

Başbakan talimatıyla, 'yanmış vatandaşları tedavi etmeyen' özel hastaneye MÜHÜR vuruldu. Adana’da 8 yaşındaki İbrahim ve dayısının 230 YTL için rehin alındığı sağlık merkezi jet soruşturma ile kapatıldı.(nethaber)

Hoş değil mi? Yüce gönüllü başbakanımız, olaya hemen müdahale etmiş! Hastaneyi "KAPATTIRMIŞ". Sizce bir acayiplik yok mu bütün bu olanlarda? Bence var, neresinden tutsam elimde kalıyor hatta, kızdırıyor, utandırıyor, midemi bulandırıyor.

Baştan düşünelim her şeyi: 19 yaşındaki Ahmet Gökoğlu, tüpgaz bayiinde çalışmaktadır. Henüz 8 yaşındaki yeğeni İbrahim'i tüpçülük işine "yardım" etmesi için çağırır. Tüpgazı motosikletle taşımaya karar veren Ahmet, tüpgazı düşürür ve patlamada küçük İbrahim ile Ahmet, feci şekilde yanarlar.

Buraya kadar olan kısımda patlayıcı maddelerle uğraşan Ahmet'in ya da ona bu görevi veren patronunun "Bir şey olmaz yaaav" mantığıyla hareket etmiş olması, ihtimaller arasında birinci sıradadır. Bu umursamazlık hali sadece fakirlikle açıklanamaz boyutlara ulaşmıştır. Ancak elbette denetim yapması gereken kurumların hangi işlerle uğraştığı da büyük merak konusudur.

Biz devam edelim. Yaralanan Ahmet ve küçük İbrahim, en yakın tıp merkezine götürülür. İlk müdahale yapılır ama merkez, tedavi için yetersizdir. "E o zaman hemen daha büyük bir hastaneye..." Diyeceksiniz ama "Yoook o kadar basit değil, her işin bir usulü var. Hipokrat, ona buna yemin ederken rahattı tabii. Tuzu kuru hipokrat attı tuttu. Zaman değişti şimdi, her şeyin bir bedeli var kardeşim" diyen özel tıp merkezi, yakasına yapıştı ailenin: "230 YTL". Verir misin vermez misin? Tabii bu sırada canı yanan İbrahim anlamıyor ki; bağırıyor da bağırıyor...

Peki sonra ne oldu? Basın girdi devreye, ardından da yüce gönüllü büyük insan. Başbakan, talimat vererek "KAPATTIRDI" merkezi. Bir sözü yetti. Pardon hukuk mu dediniz? Soruşturma? İnceleme? Onlar da ne? Başbakan isterse hoooop bir saatte işler tamam. Kimse sormadı nedense "Bu ülkeyi bir krallıktan ayıran nedir?" diye. O kadar mı alıştı herkes, yüksek yerlerden gelen emirlerle hallolmasına her şeyin? İş mi arıyorsunuz, hemen yükseklerden bir emir, başınız hukukla derde mi girdi? Onun da yükseklerden bir çaresi aranır elbet. Bir talimatla merkezi kapattıran başbakanın kendi partisine açılan kapatma davasına bu kadar çığlık çığlığa tepki göstermesi de garip kaçmıyor mu hem?

Peki kahraman başbakanımıza neden kimse "Bu insanlar neden bu şartlarda çalışıyor, neden 230 YTL'yi ödeyebilmekten bile acizler?" diye sormuyor.
Şimdi bir çocuğun acı bağırışları başbakanın popülist gösterisine arka fon olmadı mı sizce?
O zaman sormak gerekir. Dilara'yı hatırlıyor musunuz? Büyük ihtimalle hayır. Hatırlatayım o halde Tarih Mart 2007:

Şirinevler'de büyük bir ihmal 5 yaşındaki kız çocuğunun hayatına mal oldu. Üzeri betonla kapatılması gerekirken mukavvayla yetinilen rögar çukuruna düşen Dilara Dumru, 3 kilometre sürüklenip öldü. Küçük kızın cesedi Ataköy'deki dereden çıktı/Milliyet

Sonra ne oldu dersiniz? Sayın başbakan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde ihale alma şampiyonu olan bu ihmalkar şirkete de layığını buldurmuştur mutlak, değil mi? Bir bakalım neler olmuş. Tarih Aralık 2007 Milliyet Gazetesi:
İstanbul'da 5 yaşındaki Dilara'nın çukura düşüp ölmesinin ardından 2 yıl kamu ihalelerine girmesi yasaklanan MVM'de çalışan müdürlerin kurduğu şirket, aynı şantiyeye gelip yerleşti. İSKİ yetkilileri, Tekno firmasının MVM'nin yarım kalan işlerini değil, ayrı bir ihaleyi aldığını söyledi.

Başka söze gerek yok sanırım...Olcay PINAR

1 yorum:

monos-una dedi ki...

aslında mesele bir başkasını hatırlamak meselesi değil. hepimiz unutulduk bu topraklarda. düşünün nerede unutulduğunuzu kesin hatırlarsınız.mutlaka uğradığınız bir haksızlık, yarım kaldığınız bir yer vardır.acının niceliği değişir ama acı acıdır.