13 Eylül 2010 Pazartesi

Sekerekten Cortazar...

Tamam, itiraf ediyorum kütüphaneye iade etmem gereken kitapları epeyce bir geciktirdim; yani "epeyce" derken kelimeyi gerçek anlamında kullanıyorum. Bir kez geciktirince uzadı gitti, utancımdan kargoyla göndermeyi bile düşündüm kitapları. Hatta "bir arkadaş" yalanına başvurup kendimi temize çıkarmayı da düşündüm. Neyse sonuçta bugün iade edebildim, mahcubiyetimden kitapların yanında kendi kitaplığımdan üç kitabı da kütüphaneye hediye ettim. Peki, tamam en gözde kitaplarım değildi hediye ettiklerim ama üstüme gelmeyin artık :)

Kütüphanenin vicdani yükünden kurtulunca bir rahatlama geldi bana. Hemen bu akşam niyet ettim Cortazar'ın Seksek'ini okumaya. Cortazar'ın tekinsiz edebiyatının çekiciliğine kapılmamak zor benim için. Seksek acayip bir kitap, aslında tek kitap içinde iki kitap. Cortazar okuyucuya iki seçenek sunuyor, isterseniz efendi efendi okumaya baştan başlayıp 56. bölüme kadar okuyorsunuz ve roman bitiyor ya da Cortazar'ın sizin için hazırladığı bölüm sıralamasına uyarak okuyorsunuz bu kez başka bir romanla karşılaşıyorsunuz. Muhtemelen ben pek çok Cortazar okuyucusu gibi meraktan her iki yöntemle de okuyacağım kitabı. Heyecanlandım şimdi fena halde :)

11 Eylül 2010 Cumartesi

Tarihin Hafızası

Türkiye'nin en gerici yerlerinden birinde büyümek ardından usulca, adım adım cemaat tarafından ele geçirilen bir lisede öğrenci olmak, o yıllarda büyük şanssızlık gibi geliyordu bana. Oysa şimdi şanslı olduğumu görüyorum, şu an olup bitenleri bu kadar net görebiliyorsam bunu o yıllara borçluyum. Oldukça zor geçen o yıllar sayesinde nereden ve kimden demokrasi çıkıp çıkmayacağı konusunda hiçbir kafa karışıklığım yok. Elbette benim kadar özel pratik çalışma yapmaya gerek yok aslında netleşmek için. Son sekiz yılı ayık kafayla geçirmiş herhangi birinin de demokrasi beklentisi içinde olması garipsenecek bir durum olmalı.

Yine de şaşırmıyorum aslında tarihte ilk kez yaşanan yanılgılar değil bunlar. Her zaman tongaya düşen birileri oldu ve olacak, her zaman insanları şaşkınlığa düşürecek kadar yolunu sapıtanlar oldu ve olacak. Yine de muhtemelen kitlesel hafısasızlaşmaya güvenerek o köşede bu köşede tarihte eşine az rastlanacak saçmalıklar yazıp söyleyen, kendini kaybetmiş insanlar, her söylenenin ve yazılanın bir gün hatırlanabileceğini de unutmamalılar. Bir kişinin bile hatırlaması yeterli bazen. Bugün, darbe mağduru kesilen kimilerinin bir zamanlar 80 darbesini desteklediğini hatırlayan birileri nasıl varsa gelecekte de bazılarının, ülkenin en gerici, neoliberal yönetimini, canlarını dişlerine takarak ve hatta demokrasi ve özgürlük adına nasıl desteklediklerini hatırlayanlar olacaktır. İnsanlarınkine olmasa da tarihin hafızasına güvenim sonsuz...

4 Eylül 2010 Cumartesi

Uzak Noktalalara Doğru

Bazen gerektiğinde şalteri kapatabilen bir android olmayı istiyorum. Bir süre servis dışı olabilmek büyük bir hediye olurdu. Bugün hava güzel ama içim kasvetli. Uzaklara doğru kaçmak güzel olurdu ama Ankara'da uzaklara doğru bakamıyorum bile. Her bakışım ya bir binaya ya bir tepeye takılıyor. Artık pencereden dışarı bakmaktan da vazgeçtim. Bugün hava güzel ama içim kasvetli...Huzursuz...

1 Eylül 2010 Çarşamba

Dönüş

Sabah dönüş biraz sert oldu. En kötü otobüs yolculukları top beş listemde kendine yer bulabilecek yolculuğumu lensimin gözümde ikiye parçalanması ve eve yarı kör biçimde ulaşmamla taçlandırdım. Ha bu arada otobüsten inip Ankara'ya adımımı ilk attığımda bazı cemaatçi gençlerin gerçekleştirdiği toplu karşılamayı unutuyordum. Sabah saat altı ve AŞTİ'nin her yeri ellerinde cemaat yurtlarının broşürleriyle otobüsten inen gençlere yanaşıp "Merhaba, üniversite kaydı için mi geldiniz?" diyen insanlarla dolu. Durumu görünce "Yok artık sabah altı kardeşim" demeden edemedim kendi kendime.

Tatil dönüşü biraz zor oldu, çevremdeki pek çok kişinin irili ufaklı sorunlarıyla, gerçek yaşamla bu kadar çabuk karşılaşmak insanı kendine getiriyor. Üstelik her tatilim gibi bu da çok yorucuydu kesinlikle biraz dinlenmem gerek. İnsan yılda bir kez tatil yaptığını düşününce bütün zamanını oradan oraya koşturmakla geçiriyor, bütün yıl yapamadıklarını on gün içine sıkıştırmaya çalışıyor, bünye biraz zorlanıyor doğrusu. Halen kendime gelebilmiş değilim aslında bu akşamı bir şeyler içip film izlemeye ayıracağım, Trainspotting'i aldım yolda... Tatil yorgunluğundan kurtulmam, biraz yalnız kalmam lazım, ruhumu dinlendireyim biraz.