10 Şubat 2009 Salı

Ulucanlar Duvarındaki Nazım Hikmet

Gazetecilik yaptığım süre boyunca birçok haber hazırladım. Hürriyet'te çalışmanın avantajları ve dezavantajları vardı ve bu nedenle hazırlamaktan keyif aldığım haberler kadar saçma olduğunu düşündüğüm haberler de yazmak zorunda kaldım. Geçen gün eski yazıları karıştırırken hazırlamaktan en çok zevk aldığım haberlerden birine rastladım. Ulucanlar Cezaevi boşaltıldıktan sonra mimarlık öğrencileriyle birlikte biz de Ulucanlar'ı gezmiştik. Onlarca hayatın izini bırakarak geçtiği hapishane duvarları çok etkilemişti beni. Şimdi bu yazıdan bir parçayı buraya da aktarmak isteği duydum; okumayanlar, Ulucanlar'ı göremeyenler için... Ne yazık ki nesnel nedenlerden ötürü Ulucanlar'ı gezerken hissettiğim ve düşündüklerimin çok azını yazıya aktarabildiğimi de ekleyeyim. Keşke daha fazlasını yazabilseydik...

Tarih: 18 Mart 2007

SİYASİLER KOĞUŞUNDA CİMBOM AFİŞİ

Koğuş sisteminin uzun yıllar uygulandığı Ulucanlar’da mahkumiyet nedenlerine göre mahkumlar farklı koğuşlarda kalıyorlardı. Kimileri siyasi koğuşta, kimileri radikal İslamcıların koğuşunda, kimileri ise hırsızlar koğuşunda kalıyorlardı. Sol görüşlü mahkumların koğuşlarından birinde gözümüze duvara yapıştırılmış iki afiş takıldı. Belli ki sıkı bir futbol düşkününün bıraktığı iki "Galatasaray" afişi kalmıştı duvarda geriye. Radikal İslamcıların kaldığı koğuşu gezerken rehberimiz bize "Bir ayrıntı fark ettiniz mi?" diye sordu ve tavanı gösterdi. Tavanda diğer koğuşlarda rastlamadığımız bir şey, bir vantilatör bulunuyordu./_newsimages/3048089.jpg

Onlar yaşamlarını duvara kazıdı

Bugüne kadar ismini ünlü konuklarıyla, isyanlar ve yaşanan ölümlerle, idamlarla duyuran Ulucanlar cezaevini Ankara Hürriyet ekibi olarak mimarlık öğrencileriyle birlikte gezdik. Cezaevi binası o kadar eski ve bakımsızdı ki hem bize hem de öğrencilere "İnsanlar burada nasıl yaşamışlar?" sorusunu sordurttu. Tümüyle eski tip bir mimariye sahip olan hapishanede koğuş duvarları, gelip geçen mahkumların yazdığı şiirler ve yazılarla doluydu. Türkiye siyasi tarihinin ayrı uçlarında yer alan aktörlerinin bir araya geldiği cezaevinde, yan yana iki hüceden birinde "Ya Sev Ya Terket" yazısı duvara kazınmıştı; diğer hücrenin duvarındaysa Nazım Hikmet’in "Hapiste Yatacaklara Öğütler" isimli şiiri: "Dünyadan memleketinden insandan, umudun kesik değil diye, ipe çekilmeyip de, atılırsan içeriye, yatarsan on yıl on beş yıl, daha da yatacağından başka, sallansaydım ipin ucunda, bir bayrak gibi keşke, demeyeceksin, yaşamakta ayak direyeceksin."

Denizler burada idam edilmişti

Ulucanlar Cezaevi’nin bugüne kadar çok ünlü konukları oldu 68’in devrimci önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan bu cezaevinde idam edildi. Hala tartışılan idamın gerçekleştiği yerde bugün kocaman bir kavak ağacı yeşermiş. 1980’lerde Ulucanlar’a konuk olan Ecevit’in küçük ama oldukça güneş alan hücresinin duvarlarında ise ondan sonra gelenler bambaşka izler bırakmışlar. Ecevit de ’mahpusluğu’ sırasında bir iz bırakmış mıydı bilinmez ama, biz şöyle satırlara rastladık duvarlarda: "Ufuktepe’nin baş belası köpekçi Memet... Mahallemin insanlarına saygılarımla..." Uzunca yıllar Ulucanlar’da yatan DEP milletvekillerinden Leyla Zana’nın koğuşu ise şu anda kapalı bulunuyor. (Fotoğraflar- Oğuz Demir)

7 Şubat 2009 Cumartesi

Necdet Şen'in Kelimeleri ve Ben...


Hızlı Gazeteci'nin yaratıcısı Necdet Şen'in kelimeleriyle tam da şöyle ruh halim bu aralar(Gerçi göbek kısmı uymuyor ama:) :


Yorgunum

Necdet Şen ~ (1996)


KİTAPLAR YAZMALIYIM. DÜNYADA GÖRMEDİĞİM KÖŞE BUCAK KALMAMALI. UÇURTMALAR YAPIP RÜZGÂRA SALMALIYIM. BİR PIRPIR UÇAĞIM OLMALI AYAĞIMI YERDEN KESECEK. OBUA ÇALMALIYIM.

KAYALIKLARA TIRMANMALI, LOŞ MAĞARALARI KEŞFETMELİYİM. KİTAPLIĞIMDA PİNEKLEYEN TÜM KİTAPLARI DEVİRMELİ VE EN YAKIN KİTAPÇIYA KOŞUP YENİLERİNİ ALMALIYIM. SAKSIDA DOMATES, DEREOTU VE FESLEĞEN YETİŞTİRMELİYİM.

SOKAKLARDA SÜRTEN TÜM KUYRUKLU VELETLERİ DOYURABİLMELİ VE AŞI YAPTIRABİLMELİYİM.

DONDURMACILARI VE TATLICILARI ZENGİN ETMELİYİM. KİRAZ VE İNCİR AĞAÇLARINA TIRMANMALIYIM.

ŞU KOCAMAN GÖBEĞİMİ ERİTEBİLMEK İÇİN BİRAZCIK KIÇIMI KALDIRIP SPOR YAPMALIYIM.

GÜLÜMSEMEYİ BECEREBİLMELİYİM.
AMA ÖNCE KENDİMİ YATAKTAN KOPARTACAK ENERJİYİ BULABİLMELİYİM GÜNE BAŞLAMAK İÇİN.



3 Şubat 2009 Salı

Doğum Günü Notları

Bugün doğum günümdü. Sevdiğim dostlarım yalnız bırakmadılar, ablam yanımdaydı, ailem, abim uzakta ama yanımdaydı-anneciğim seni çok seviyorum bu arada:)-
Ama yine de biraz melankolik, azıcık yalnız, biraz yorgun ve fena halde hasta geçirdim günü. İstanbul'dayım...Yabancı bir şehirde fena halde yabancı ve yalnız insanlar, gripten halsizleşmiş zavallı bir Ankaralı'nın yanından geçerken izledim onları. Yalnızlık heryerde, birlikteyken bile sırılsıklam yalnız insanlar...
Bir dostum, beni birine anlatırken şöyle demiş: "Olcay benim yargılamayan vicdanımdır" Çok hoşuma gitti. İnsanları yargılamak konusunda iyi değilim, onları anlamaya çalışmak daha ilginç geliyor bana. Öylesine ilginçler ki... Üstelik istesem de yargılayamıyorum. Soruyorum sadece, kendi doğrularının neden doğru geldiğini anlamaya çalışıyorum. Sonuçta hep insanların yalnızlığına ve mutsuzluğuna çıkıyor kapılar ve ben anlıyorum. Bazen kızıyorum evet ama hep anlıyorum.
Doğumgünümde kendimi de yargılamadım. Zaten kendimi yargılamak konusunda da iyi değilim. Sadece kimi zamanlar yaptığım gibi "çocuk Olcay"ın huzuruna çıkarttım kendimi ve şimdiki beni sevip sevmeyeceğini anlamaya çalıştım. Severdi heralde deyip geçiştirdim ama sanırım severdi gerçekten. Böylece alnı ak çıktım çocukluğumun huzurundan.
Dünyaya gelince...Dünyanın ve insanların hiçbir zaman olmasını dilediğim gibi olmayacağı konusunda kısmi bir kabulleniş içindeyim. İşin ilginci bu durum garip bir boşluk ve hafifleme duygusunu beraberinde getiriyor. Üst üste sakinleştirici almak gibi... Sonuçta Nick Cave'in çok sevdiğim şarkısında dediği gibi :

people just ain't no good
i think that's welll understood
you can see it everywhere you look
people just ain't no good

............................

t ain't that in their hearts they're bad
they can comfort you, some even try
they nurse you when you're ill of health
they bury you when you go and die
it ain't that in their hearts they're bad
they'd stick by you if they could
but that's just bullshit
people just ain't no good

people they ain't no good
people they ain't no good
people they ain't no good
people they ain't no good at all