27 Temmuz 2009 Pazartesi

Bu Dünyadan Chaplin Geçti

Dün gece Sadık'ın bana verdiği Charlie Chaplin biyografisini izledim. Bu büyük dahiye hayranlığım ve özlemim bir kez daha arttı. Charlie Chaplin, sanki başka bir dünyayı, başka bir insanı ve ve başka bir dünyaya özlemi anlatıyor benim için. Chaplin'in yoksulluk ve sefalet içinde geçen çocukluğu onun başarısının da kaynağını anlatıyor aslında ve yaşamının sonuna kadar ezilenden yana cesaretle durmasının hatta yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği Amerika'dan uzaklaştırılmasının nedenini de açıklıyor...Aşağıdaki video, 1940 yapımı Büyük Diktatör filminden bir sahneyi içeriyor ve bu küçük serserinin insanlık için ne büyük bir değer olduğunu bana bir kez daha hatırlatıyor. İyi ki aynı dünyayı paylaşabildik onunla...


26 Temmuz 2009 Pazar

Kara...

Bazen yaşadığım anla bağlarımın zayıfladığı hissine kapılıyorum. Bütün düşünceler ve sesler beynimde hedefsizce uçuşup duruyor. Şu an olduğu gibi... NTV'de haberler var. Parça parça duyduğum cümleler neredeyse hiçbir şey ifade etmiyor. Belki sadece nedenini saptayamadığım bir rahatsızlık duygusu.

Birbiriyle ilişkilendiremediğim yaşam parçalarıyla dolu bir havuzda yüzüyor gibiyim bazen. Yüzerken önüme bir parça çıkıyor tam üzerine düşünmeye başlayacakken uzaklaşıyor görüntüsü ve sonra bir başkası.. Sonra yüzümü bir başka yöne çeviriyorum ve benim gibi aynı havuzda yüzen başka insanlar görüyorum. Etrafım şaşkın ama aynı zamanda bitkin bakışlarla, suyun içinde kendine yol açmaya çalışan insanlarla dolu.

Geriye dönüp baktığımda ise gerçekte içinde olduğumun bir havuz değil; milyonlarca insanla birlikte içinde debelendiğim hayat artıklarıyla kaplı kocaman bir okyanus olduğunu fark ediyorum. Ve kara görünmüyor henüz...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Ödünç

Bugün eski zamanlardan hatırladığım bir hava var Ankara'da. Üniversitedeyken kötü geçmiş bir finalin ardından dışarı çıktığımda yüzüme çarpan kasvetli, bulutlu hava gibi. Kantinde herkesin sıkılmak, o an için yapılabilecek tek şeymiş gibi birbirinin yüzüne baktığı bir günün havası gibi...Mutsuz değil ama kasvetli olmaya yazgılayan bir hava dışarıdaki...
Hava, neredeyse anılarımdaki günlerin havasıyla aynı, aynı olmayansa benim...Ve bir de çevremizdeki insanlar. Şimdi fakültenin kantinine dönsek, geçmişten bir gün ödünç alsak... Aydın, Armağan, Münevver, Işıl, Erhan, Şerife, Çağrı, Ulaş ve şimdi yazamadıklarım, son bir kez çayımızı yudumlayıp birbirimizin yüzüne baksak sıkılmak, o an yapılabilecek tek şeymiş gibi...