31 Ağustos 2009 Pazartesi

İnsan Telefon Defterini Temize Çekerken Bazı İsimleri Eski Defterinde Bırakır


Onlar artık bir daha asla aranmayacaktır. Garip bir hüznü barındıran bu

silik isimlere bakılır bakılır. Kimi okuldan sınıf arkadasınızdır, kimi
çok çabuk unutuverdiğiniz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca her şeyi
ama her şeyi paylaştığınız birisi; ya da istifa ettiğiniz bir yerden bir
arkadaşınız! Soyadları sorulmamış bir sürü hatırlanmayan isim de vardır
defterde; ve şüphesiz üstünde isim olmayan telefon numaraları korkunç
bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çırpıda ortadan
kaldırılır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN BAZI İSİMLER ÜZERİNDE DURUR.

Onca zaman sonra bir kez arasanız, sesini duysanız... Ona edilebilecek
bir çift sözünüz yoktur! Birlikte gittiğiniz filmler, meyhaneler, evler
birbirinizi yıllar sonra özlemenizi sağlayacak sevgiyi aşılamamıştır
size. Yalnızca bir isimdir şimdi o. Temize çekerken atlarsınız
hemen. Derhal çevirirsiniz sayfayı telaşla, alelacele. Oh, isim geçmişte
kalmıştır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMIZE ÇEKERKEN HAYATINIDA SORGULAR!

Hangisi ihanet etmiştir, hangisi yalvarmıştır kendisini bırakmamanız
için; hangisinin bir süre sonra arkanızdan konuştuğunu duymuşsunuzdur;
hangisi sizi en güzel öpmüştür; hangisi rüyalarınıza girmiştir, hangisinin
ayak parmakları ilginizi çekmiştir, hangisine hediye alırken zorlanmışsınızdır,

hangisiyle en hararetli tartışmalara girip kavga etmişsinizdir, hangisi için

sabahlara kadar içip içip ağlamışsınızdır? ! ...


Doğrular, yanlışlar, hatalar, tutkular!

Birlikte EDİP CANSEVER okuduğunuz o insanlar, solmuşlardır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMIZE ÇEKERKEN YALNIZLIĞINI DA KANITLAR.

Bütün bu insanlar şimdi nerede, ne yapmaktadırlar? Saat elbette
dört'tür! Paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mantalite tersine
dönmüştür. Ters dönmüşüzdür. Bu tek başınalık ve bu isim katliamı
aslında size ters gelir... Çalan telefona bakarsınız. Acaba? Acaba telefon
defterini temize çeken bir arkadaşınızın son anda kurtarma çabası mıdır?

Bir iki kırık sözcük, yarım yamalak bir buluşma, belki...

Bilemezsiniz...

LÜTFEN, AMA LÜTFEN TELEFON DEFTERLERİNİZİ KAYBETMEYİNİZ...


Küçük İskender

2 Ağustos 2009 Pazar

KORUMA

Kendimi pek iyi hissettiğimi söyleyemem doğrusu. Avukatlık mesleğinin, bir tarafta insanların, özellikle çocukların hayatları çürürken ve bu çürüme dokunduğu her şeyi hızla çürütürken yapabileceklerinizin sınırları olduğunun yüzünüze vurulması gibi kötü yönleri var. Başka insanlar gibi felaketi görmezden gelemiyorsunuz avukatlık yaparken. Kaçmak isteseniz de o, hep önünüze çıkıyor. Artık bir insan çürütme makinasına dönüşmüş sistemin içinde debelenip duruyorsunuz.

Bugün iki çocuk için avukat olarak görevlendirildim. Biri henüz 12'sini geçmişti hırsızlık yaparken suçüstü yakalanmış. Diğeri 17 yaşında bir korsan cd satıcısı. Anne ve babası ölmüş, ablası ve eniştesiyle yaşıyor. İfadeleri alındı biri için de koruma kararı verildi. Yurda gidecek... Ama ben neden kendimi hiç huzurlu hissetmiyorum? Bir çocuk için koruma talep ederken neden içim rahat değil?

Belki daha iki hafta önce yine avukat olarak atandığım bir dosyada tekrarlanan hikayedendir. Yurttan kaçan ve birkaç kişinin tecavüzüne uğradığı için karakola getirilen 17 yaşındaki genç kız, daha önce bir birliktelik yaşayıp yaşamadığını sorduğumda, yüzüme önce boş bir bakış fırlatıp sonra sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi babası ve dedesinin tecavüzüne uğradığı için devlet tarafından KORUMA altına alındığını söylemişti. Ve onun ardından görüştüğüm yurt görevlisi bayan da en az onun kadar soğukkanlı bir ifadeyle o gün ne yediğini anlatırcasına bana bunun, genç kızın başına gelen ilk vaka olmadığını, KORUMA altında olduğu süre içinde birkaç kez daha yurttan kaçıp tecavüze uğradığını, genç kızın zihinsel olarak biraz geri olması nedeniyle dışarıdaki insanlara çabucak güvendiğini anlatmıştı. Görevli bayan, ben yüzümdeki ifadeyi kontrol altında tutmaya çalışırken, genç kızın bir kızkardeşi olduğunu ve onun da ebeveyn tacizi nedeniyle koruma altına alındığını ancak bir önceki gün, aynı karakola küçük kızkardeşle geldiklerini ekledi. Küçük kızkardeşin durumu daha kötüymüş, aynı anda birden fazla kişi tarafından tecavüze uğramış.

Düşünmeden edemiyorum. Bu devlet kendi evlatlarını korumaktan bu kadar aciz olabilir mi? Görmezden geldiğinizde ve yok saydığınızda küçük çocukların kanıyla beslenerek büyüyen canavar yok olabilir mi? Bir devlet kendi çocuklarını bu kadar gönül rahatlığıyla harcayabilir ya da harcanmasına göz yumabilir mi? Devlet olanaklarının yetersizliğiyle açıklanamayacak, mazur görülemeyecek tek şey, bir çocuğun hayatının mahvolmasına izin verilmesidir. Eğer korumayı vaadettiği bir çocuğun bile hayatını değiştirmekten acizse bir devlet, ne işe yarar o zaman? Sormadan edemiyorum... Düşünmeden edemiyorum...