12 Mayıs 2009 Salı

Seri Üretim

Şu sıralar gülsem mi sinir mi olsam bilemediğim birkaç şey gözüme batmakta. Tamam dürüst olacağım, hem gülüyorum hem sinir oluyorum. Bunlardan ilk aklıma gelenler çantalar, yaylı sistem yürüyüşü ve s'ler... Anlamsız mı geldi? Açıklayacağım hem de resimli olarak.
Öncelikle artık nereye baksam karşıma çıkan garip, çantalı kadınlardan başlayayım. Tamam modayla ve şimdi moda olan koca koca çantalarla sorunum yok ben bile kullanabilirim ama benim anlayamadığım bu çantaların taşınma biçimleriyle ilgili bir kullanım kılavuzu mu var? Ya da bilinmeyen bir güç telepatik dalgalar yayarak herkesin aynı biçimde yürümesini mi sağlıyor? Yani nasıl oluyor da giderek artan sayıda kadın çantayı kollarının aynı noktasına sabitleyip, bir kolu şaşmaz bir 45 derecelik açıya ayarlayıp, çanta taşınmayan diğer kollarını da ritmik olarak havada yüzercesine sallayabiliyorlar? Öylesine teknik üstünlük gerektiren bir stil ki bu, hani yazma çizme gücüme güvensem de fotoğraflara mahkum olmaktan kurtulamıyorum. Mesela şöyle:



Elbette sadece çantayla bitmiyor iş. Mesele çantada değil nitekim. Mesele acayip bir kadın tipinin yayılması. Bu tipler, kıyafet, aksesuar, gözlük, saç modeli ve yürüyüş hatta konuşma tarzı ile bir bütün. Her köşe başından çıkıveriyorlar: Örneğin benim çalıştığım yer olan Adliye'nin koridorları, yürüyen Turkish Hilton'lardan geçilmiyor. Kızılay'a gidiyorum orada da sağım solum Turkish Hilton. Ankara'da mıyım yoksa "Sex And The City" setinde miyim ayırt edememeye başladım, daral geldi artık.
Anlayamadığım şeylerden biri de nasıl o şekilde yürüyebildikleri. Yani fizik kurallarını zorlayan bir durum var ortada. Hatta ben bugün evde denedim yapamadım gerçekten. Bir yandan bacakları o kadar açarak adım atıp bir yandan yerçekimsiz ortam içindeymiş gibi havada yükselerek, yaylanarak yürüyebilmek herkesin harcı değil; ben buna karar verdim.

Gelelim "s" meselesine. Bu da henüz 20'lerini ortalamamış hanım kızlarımız arasında yayılan bir konuşma biçimi. Buna ben "Emre Aydın ya da Kavak Yelleri" aksanı diyorum. Kızlarımızın hayata geçirmeye başladığı bu aksanda kelimeler, dişler arasından çıkarılıyor. "S"lere bastırılıyor Ş'ler "S-Ş"arası bir kelime gibi söyleniyor . Mesela "Aşti" yerine "Asstiii" gibi bir şey söylüyorsunuz. Bir de "Z"lere de elveda demeniz gerekiyor. "Mesela "Bu kez anladım" yerine "Bu kes anladım" diyorsunuz" ya da "Belki bir gün össlersiiin" gibi... Konuşmaya mimiklerle çocuk-ergen masumiyeti havası katılarak işlem tamamlanıyor. Bakınız Kavak Yelleri dizisinde Aslı'nın konuşması.

Sonuç: Bütün gözlemlerim sonucunda oturup bu garip akımların geçmesini beklemekten başka bir şey yapamayacağıma karar verdim. Olumlu düşünmeye çalışıyorum. Beni umutlandıran iki şey var ilki; bir süre sonra devasa çantaları, acayip yürüyüşleri ve gece davetlerinde giyilmesi için tasarlanmış çivi topuklu ayakkabılarla dere tepe kaldırımlar üstünde gezinmeleri nedeniyle sakatlanan hanımların doktor emriyle bu sevdadan vazgeçeceklerine inancım. Diğeri de en azından Serpil Çakmaklı tokaları ve saç biçiminin henüz hortlamamış olması. Hala yaşanabilir bir dünyadayız yani.
Not : Bu arada Sevgili Arkadaşım Ömür'e bugün bloga ne yazacağım konusunda verdiği ilham ve cesaretten dolayı teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Ömür, beni kızdırmamaya bak yoksa gelecek sefer soy ismini ve çalıştığın yerin adresini de vereceğim ;)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

'mass-customization' diye de bir şey var Miss Pınar.

illa ki herkes bir 'production', yani.




[md]