19 Mayıs 2009 Salı

Atlar...

Bugün hayatımda ilk kez at yarışı izledim. Sevgili Sadık ve Evin, dün beni de davet edince gözlerim parladı. Hayatta hiç at yarışı izlememiş biri olmak istemediğimden, hemen teklifin üzerine atladım.

Hipodrom ve at yarışı izlemeye gelen insanlar, hiç de düşündüğüm gibi değillerdi. Bir kere hipodrom son derece güzel bir yer, yemyeşil... İnsanlar; ailece, çoluk çocuk gelmişlerdi, bir yandan piknik yapıp bir yandan atları izliyorlardı. Sanırım Türk filmlerinde erkek karakterin dağıtmasını ifade etmek için kullanılan "at yarışı müptelalığı" betimlemesi nedeniyle, ben gözleri kumar hırsıyla kanlanmış, acayip insanlarla karşılacağım fikriyle gitmiştim ama hiç de öyle olmadı.

Sonra atları izlemek çok güzeldi. Gerçekten göz kamaştırıcı hayvanlar. Tabii eve gelince dayanamadım açtım eski usulle ansiklopediyi, oldukça ilginç şeyler öğrendim. Mesela atlar; koyun, keçi, domuz, köpek gibi hayvanlardan 3000 yıl sonra evcilleştirilmişler. Ondan önce insanlar atları avlayıp yiyorlarmış. Evcilleştirildikten sonra oldukça zeki olduğu anlaşılan atlar, şaşırtıcı özelliklere sahipler. Öncelikle ayakta uyuyabiliyorlar, bunu uyurken kaslarını kilitleyerek başarıyorlar. Üstelik çok zeki hayvanlar... Yazılanlara göre taşıma için kullanılan atlar, birbiri ardına eklenen vagonların zincir seslerine dikkat ederek vagon sayısı artınca hareket etmeyi reddediyorlarmış.

Atların dünya tarihinin seyrine etkisinin de büyük olduğunu söylenebilir. Şöyle ki; Amerika kıtasında at nesli, Avrupalıların gelmesinden çok zaman önce tükenmişti. Atların Amerika'da tekrar varlık göstermeleri, Avrupalıların kıtaya ayak basmaları ve yanlarında at getirmeleriyle birlikte başladı. İşte bazı kaynaklara göre Aztekler, İspanyol işgalcilerle karşılaştıklarında, İspanyol ordusuna komuta eden Hernando Cortes, at üstündedir. O güne kadar at görmeyen ve tam da Cortes'e benzeyen Quetzalcoatl adında bir tanrı tarafından yok edilecekleri kehanetine inanan Aztekler, Cortes'in kahinlerin haber verdiği bu yarı tanrı olduğunu düşünürler. Elbette Azteklerin bu inancı Cortes'e Aztek kentinin kapılarını açar ve işini en azından bir süreliğine kolaylaştırır.

Bu hikayeyi düşününce insan, "Kehanet mi olacaklardan kaynaklanıyor yoksa olacakların nedeni kehanetler mi?" diye düşünmeden edemiyor. Sonuçta ne de olsa Azteklerin inandığı kehanet gerçekleşmiş oldu ve Aztek uygarlığı, Cortes'in öncülüğünü yaptığı Avrupalılar tarafından yok edildi. Aztekler, böyle bir kehanete inanmasalardı, kehanetin bu şekilde gerçekleşmesi engelenmiş olabilirdi.

Herneyse atlardan girdim, Azteklerden çıktım. Ve son satırları okuyup ekonomi-politik ve tarihin oluşumu üzerine bana muhalefet edecek arkadaşlara baştan söyleyeyim elbette teknolojik üstünlüğü olan İspanyollar karşısında Azteklerin kaderi muhtemelen aynı olurdu. Ancak, tarih üzerine biraz fantezi üretip, hayal gücümüzü çalıştırmanın pek zararı yok bana kalırsa.

Hiç yorum yok: