14 Mayıs 2009 Perşembe

Poe ve Vian'ın Gizemi

Okuduğum kitapların yazarlarına oldum olası özel bir ilgim olmuştur. Bir kitaba başlamadan önce oturur yazarı hakkında araştırma yaparım. Özel hayatlarını, nasıl çalıştıklarını, günlük sıkıntılarını merak ederim. Şimdiye kadar okuduğum yazarlar içinde özellikle iki tanesinin çok gizemli olduğunu düşünüyorum. Yaşamlarında ve ölümlerinde öğrenemediğiniz ama sezdiğiniz karanlık ya da mistik bir şeyler var gibi. Bu iki yazar: Edgar Allan Poe ve Boris Vian.

Poe'dan başlayayım. Çoğunlukla gizemli ve karanlık korku öyküleri yazan Poe'nun kendi hayatı da oldukça karanlık. Şimdi yaşadığı çağın en büyük yazarlarından sayılan Poe, hayattayken pek de saygı görmez, aşağılanmalara maruz kalır. Ünlü "Annabel Lee" şiirinin ilham kaynağı olduğu iddia edilen kuzeni Virginia ile evlendiğinde Virginia 13, Poe ise 27 yaşındadır. Kimilerine göre Poe'nun öykülerinde üvey babasının tacizine uğradığına dair izler vardır. İçki, uyuşturucu ve kumar Poe'nun hayatından eksik olmaz. Poe'nun öykülerinde dönemin genel eğiliminin tersine katiller, hırsızlar suçlular baş roldedir ve Poe, bir katilin iç dünyasını öyle vurucu betimler ki okurken kendisinin başından da benzeri bir olay geçtiğinden şüphe duymamak zordur. Örneğin ben iki öyküsünde de rastladığım öldürülen kişiyi duvara- zemine gömme eylemini, ve katilin iç dünyasına ilişkin müthiş anlatımları okurken Poe'ya dair karanlık hayaller kurmaktan kendimi alamadığımı itiraf edeyim. Poe, sadece 40 yaşındayken ve ikinci evliliğinden üç gün önce sokakta, bir barın önünde baygın bulunur. Birkaç gün sonra da ölür. İddiaya göre ölmeden önce son sözleri "Tanrım, lütfen zavallı ruhuma yardım et” olmuştur. Dostoyevski'ye göre "Poe'nun sadece kendine has olan ve onu bütün diğer yazarlardan ayırt eden özelliği, hayal gücünün olağanüstü genişliğidir." Baudelaire ise Poe için "Çağımızın en güçlü yazarıdır" der. Ancak Poe'nun cenazesine sadece dört kişi katılır. Bugün Poe'nun mezarında bir kuzgun kabartması var ve mezar taşında da "Dedi Kuzgun, hiçbir zaman" sözleri yazılı.

Boris Vian ise Poe'nun tersine kısa ömrü boyunca ün ve saygınlığa bolca mazhar olmuş. Ben Vian'ın hayatında garip mistik bir şeyler varmış gibi hayal etmeyi seviyorum. Vian 1920'de doğar. Maden mühendisliği diploması alan Vian, en fazla tanınan üç romanını da henüz 26 yaşındayken 1946'da yazar. Vian, sadece edebiyat alanında değil sanatın pekçok alanında çılgınca üretir ve neredeyse yaptığı her şeyde çok başarılı olur. Vian, müzik grubu kurar, jazz üzerine yazılar yazar, 400 civarı şarkı sözü üretir, müzikal komedi hatta opera bile yazar, albümler çıkarır, turnelere gider, senaryo, oyun yazar. Vian bir dönem de bilimkurguya merak salar, eski arabaları onarma işiyle ilgilenir. 1946'da birden şiddetli bir resim arzusu duyar ve birkaç gün içinde çok sayıda yağlıboya resim yapar; hatta resimleri, ressam yazarlar sergisinde bile yer alır. Vian, elini neye attıysa ses getirir ama bu panik içinde üreten ilginç adam, sadece 39 yaşındayken romanının film galasında kalp krizinden ölür.
Boris Vian'ın bu biraz panik içinde her şeyi yapma arzusu ve aniden alevlenen delicesine insanüstü üretimi, bana hep acayip gelmiştir. Birilerinin Vian'a vaktinin kısa olduğunu fısıldadığını düşünmek hoşuma gidiyor. Ya da ne bileyim belki ruhunu şeytana satmış ve ömründen yirmi yıl vermeyi kabul edip yetenek istemiştir şeytandan. Kim bilir belki de öyledir?

Hiç yorum yok: