16 Ocak 2009 Cuma

Mürekkep

İşten çıkıyorum, şehre karanlık çökmüş. Hızlı adımlarla yürüyorum, soğuk...Soğuk huzursuz hissetmeme neden oluyor, oldum olası hiç hoşlanmadım soğuktan. Küçükken öyle yaklaşırdım ki sobaya, daha sıcak daha sıcak olsun diye parmaklarımı yakardım hafifçe. Sonra soğuk cama dokunup acısını dindirirdim. Bir an önce eve ulaşmak istiyorum, aradaki bütün durak, otobüs bölümleri öyle zor ve gereksiz geliyor ki.
Neyse ki otobüs çabuk geldi, içi sımsıcak. Neredeyse tamamen boş olan otobüsün pencere kenarındaki koltuklarından birine oturuyorum. Otobüste fazla boş yer olması ve seçim yapma şansı doğmasını hoş bulmuşumdur hep. Çantamdaki dergiyi çıkarıp bir yazıya göz gezdiriyorum. Birazdan başımı kaldırdığımda otobüsün Kızılay'a geldiğini fark ediyorum. Kente bakıyorum öylesine berrak ki her şey. Işıklı tabelalar, insanlar, arabalar... Birden bu görüntüyü daha sonra da hatırlayacağımı hissediyorum. Güzel görünüyor her şey ve otobüs sımsıcak... Ankara'yı güzel bulmamı garipsiyorum doğrusu. Sonra içimde uzunca süredir yayılan bir duyguyla yeniden karşılaşıyorum. Bir bardak suya damlatılan mürekkep gibi içimde yayılan duyguyla...
Tanıyorum bu duyguyu, adını biliyorum: adı "kaygı"...Düşünüyorum neslimizin nasıl yorgun düştüğünü. Kendi kendime diyorum ki bizim neslimizi yoran, erkenden büyüten hatta yaşlandıran şey bu: Kaygı. Çalışmak ya da mücadele etmek değil bizleri yoran, bizi yıpratan şey, kaygı. Kendimiz için, geleceğimiz için, dünya için, ülkede olup bitenler için, iş bulmak, işimizi kaybetmemek, faturaları ödemek, emekli olabilmek, hastaneye gitmek zorunda kalmamak, kredi kartı borçlarını ödemek için duyduğumuz kaygı... Kaygı, yaşamımızı sarıyor, bitkin düşürüyor bizleri.
Eve ulaştığımda ben de yorgun düşmüş buluyorum kendimi... Haberlere göz gezdiriyorum. İsrail, Gazze'de ilerliyor, işten çıkarmalardan bahsediyorlar, Tuncay Güney adındaki bir adam konuşuyor ekranda, sokak aralarında bombalar bulunuyor, Ergenekon diyor biri, diğeri Fethullah Gülen'den bahsediyor...Televizyonu kapatıp yatmaya gidiyorum, sabah uyandığımda daha iyi hissederim belki.

1 yorum:

monos-una dedi ki...

hani eve yorgun gitmişsin, israil gazze de ilerlemiş ya. işte o anı bende yaşadım dün. yorgunluğum sıyrıldı üzerimden. ağlasam vicdanım rahatlayacak ama gazze yine de yanacak dedim ağlamadım. keşke dedim harry potter olsaydım...vicdanım rahatlamadı