28 Nisan 2011 Perşembe

Zaman akarken...Üçüncü yıl kutlaması...

Bu ay blogumun üçüncü yılını kutluyorum. Üç yıl önce, Nisan 2008'de başlamıştım yazmaya. Her ne kadar teknik bir nedenle ilk yazı Zenginliğe Tapınmak olarak görünse de aslında ilk kaydım, Çürüme isimli yazıydı. Blogun alan adı da buradan gelir: "çürük raporu"... Yazıyı, Pippa Bacca'nın vahşice öldürülmesi üzerine kaleme almıştım. İçimde biriken öfke, hayal kırıklığı, tiksinti öyle büyüktü ki beni üç yıl süren bu blog macerasına sürükledi. Aslında bu blog, bu topraklarda yaşarken akıl sağlığımı korumak için ihtiyaç duyduğum bir sığınak gibiydi.

Sanırım 150'ye yakın kayıt var bu blogda. Her bir kayıt artık yazmaktan başka çarenin kalmadığı anlara ait. Bu yazıların kimi kötülük karşısında bastırılamayan öfkeden kimi güzellik karşısında bastırılamayan coşkudan kaynaklanıyor. Nitekim bir öfke patlamasıyla başladığım blog macerası bir süre sonra şekil değiştirmeye başladı ve sanat, güzellik ve hayat karşısında duyduğum mutlu coşkuyu da paylaşmanın aracı haline geldi. Bu nedenle alan adı "curukraporu" olarak kalsa da blogun adını "zamanın akışı" olarak değiştirmem gerekti çünkü zaman akarken iki şeyi aynı anda izliyordum: çürüyenleri ve yeşerenleri... Ve her ikisi de yazılmalıydı.

Bu üç yıl içinde ülkede büyük değişimlere tanık oldum, genellikle kötü yönde değişimlere... Korkunun, suskunluğun nasıl yavaşça insanların içine çöreklendiğine tanık oldum. Bireylerin, cesaretlerini ve dirençlerini sorgulamak, sınamak zorunda kaldıkları zamanlar insanlık adına kötü zamanlardır.

Bu blog hiçbir zaman kişisel tarihimin dolaysız anlatımı olmadı ama sanırım yazıların içinde gizli bir kişisel tarih olması benim hoşuma gidiyor. Bu üç yıl içinde hayatıma gelen çok insan oldu ama gelenlerin mi gidenlerin mi daha fazla olduğunu kestiremiyorum. Ancak bazen gidişler gerçekten gidiş değildir ve bazı gelişler de gerçekten geliş değildir. Artık çevremde olmasalar da hep hayatımın bir parçası olarak kalacak insanlar geçti hayatımdan. Diğer yandan varlıklarıyla yoklukları arasındaki farkın pek az olduğu insanları da ağırladım bu üç yıl içinde. Sahip olduğum bazı dostlar, defalarca kanıtladılar dostluklarını ve ben de defalarca bağlılığımı sundum onlara. İnsanın varlıklarını düşündüğünde içinde sıcak bir dalga yayılmasına neden olan dostlara sahip olması güzel şey. İnsanın bir araya gelme hayalleri kurmasına değen dostlara sahip olması güzel şey.

Üç yılın sonunda kesin olarak söyleyebileceğim tek şey şu ki: yazmaya devam edeceğim. Düzenli ya da düzensiz, sık ya da seyrek, kısa ya da uzun...Yazmaya devam edeceğim. Kendimi insan olarak hissetmek için, yaşadığımı hissedebilmek için... Ve ben yazmaya devam ederken bıkmayıp okumaya devam edecek dostlarıma ve henüz tanışmadığım dostlarıma selam olsun. Nice yıllara...

Hiç yorum yok: