23 Mart 2010 Salı

Bolero ve Hayat

Otobüs ve dolmuş yolculukları kitap okumak için iyi fırsatlardır. Sanırım ben bu fırsatı değerlendirmeyi bu kış biraz abartmış olmalıyım ki geçen gün kitabı bırakıp dışarı baktığımda kış boyunca etrafta bir sürü yeni mağazanın açıldığını görüp şaşırdım epeyce. Bir de baharın geldiğini fark ettim tabii... Hatta bugün yol boyunca tek satır okumadan etrafı izledim. Güneş güzel şey.

Her mevsim değişiminde insanların yüzlerce yıldır devam eden bu mevsim değişimi döngüsünü nasıl hep yeni bir şey oluyormuş gibi karşıladıklarını düşünüp garipsiyorum. Hadi insanların binlerce yıllık tarihini bir kenara bırakalım bir insanın kişisel tarihinde bile sürekli tekrarlanan bir şey mevsim değişimi. Yani daha basit şekilde ifade edeyim: Her sene her sene aynı şey olup duruyor. İlkbahar yaz sonbahar kış...Sonra hooop yeni baştan ilkbahar yaz sonbahar....Bunda bir gariplik yok ama her mevsim değişiminde yeni bir şeyle karşılaşıyormuşuz gibi tepki vermemiz ilginç bana kalırsa. Sonra sürekli havalardan konuşmak mesela...Yüz yaşına kadar yaşasa da insan denilen varlık her hava değişimine yorum yapmaktan alamıyor kendini ve hep şaşırarak: "Havalar da nasıl ısındı?" "Havalar çok soğuk bu sene." "Havalar ısınacakmış daha" vs. vs... Türümüz aklını havayla bozmuş durumda bana kalırsa...

Hayatın bu sürekli tekrarlanan döngüsü Bolero'yu hatırlatıyor bana. Fransız besteci Maurice Ravel'in Bolerosu'nu bilirsiniz. Aynı melodi sürekli tekrarlanır durur. Her bölüm bitişinde yeni bölümde farklı bir melodi duyacağınızı sanırsınız oysa duyduğunuz yine aynı melodidir ama her bölümde farklı enstrümanlar çıkar ortaya. Garip biçimde Bolero tıpkı hayat gibi sürekli beklentinizi canlı tutar, parça boyunca "Bu kez değişik bir şey olacak" hissiyle dinlemeye devam edersiniz. Yine gariptir ki sıkılmazsınız Bolero'dan. Sonuna kadar dinlersiniz bir kez başladıysanız. Tahmin edebileceğiniz üzere bu yazıyı yazdığım sırada Bolero dinliyorum. Siz de dinlemek isterseniz aşağıya göz atın...


3 yorum:

parka dedi ki...

Bu birazda insanların mevsimlere, doğal olarak akışa nasıl baktığıyla ilgili olsa gerek diye düşünüyorum. Bahçemdeki beyaz kiraz bu bahar daha çok çiçek açtı, bu daha çok meyvası olacak demektir. Hatırlıyorum da bundan yedi yıl önce küçük bir fidandı o henüz. Adını nazlım koyup, ellerimle toprağa diktiğim ince narin bir beden. Ona bakarken gelecek baharı merak ediyorum şimdi. Bu sene ilk defa lale soğanlarım var bahçemde. Seneye beyaz taçlı nergizler ekmeyi düşünüyorum. Bak şimdi gelecek baharı daha çok merak eder oldum. Bu yazdıklarımıda bolero eşliğinde okumanı isterim olcay :)

Sevgiler.


Ahmet

asteroid b-612 dedi ki...

Ama şimdi ottan ağaçtan bahsettiniz beni benden aldınız sevgili Ahmet :) İki aydır kır istiyorum bahçe istiyorum köyüme dönmek istiyorum diye kıvranan pamukta yetişen fasulye misali topraksız kalmış bir insana edilecek sözler değil bunlar insaf lütfen ;)

Bunları da Bolero'yla yazdım ayrıca :)

parka dedi ki...

Ofisteyim. Gün ortası vakitleri henüz. Uzun bir koridorun birbirine bağladığı kutu gibi odalardan çıkıyor insanlar, adeta gizli bir telaş ve tempolu bir yarış var aralarında. Alel acele imza föyleri paraf edilip kimisi hemen dışarıdaki caddenin karşısında bulunan, ayak üstü ucuz köfteciden içeri atıyor kendisini. Kimi kurumun bahçesinde, üzerindeki banka reklam yazısı yer yer dökülmüş olan bankta oturmuş, sabah evinden getirdiği anlaşılan ağzı sıkı sıkı düğümlenmiş naylon poşeti açmaya çabalıyor. Ve işte her zamanki gibi kurum emeklisi Selim abi yine çorap tezgahını açtı hemen dış kapının önüne. Zabıta korkusu yaşamadan, otuz iki sene hizmet verdiği bu eski beton yapının yamacında nafaka peşinde ihtiyar.

Açık olan odamın penceresinden tüm bu olup biteni gözlemlerken, arkamdaki fonda J.S.Bach'ın adagio sunun o susturan tınılarını dinliyorum bir yandan. Susturan diyorum çünkü bazen gözlemlediklerimiz bize birer hayat kusmuğuymuşcasına hisler yaşatırken, susmak en iyisi galiba diye düşünüyor insan. Bach bir anlamda Ravel'den daha etkili bu bab da, denemeni tavsiye ederim sevgili olcay :)

İyi akşamlar arkadaşım.