10 Mayıs 2010 Pazartesi

"Öteki"yi iyi olmaya mahkum etmek

Cuma günü arkadaşlarla Çilek ve Çikolata'yı izledik. Çilek ve Çikolata, orijinal ismiyle Fresa y Chocolate, 1993 Küba yapımı bir film. Küba'ya eleştirel bir gözle bakan, eş cinsellik, farklılık, ön yargılar ve düşünce özgürlüğü üzerine bir film. Ayrıca Küba'yı eleştirmesine rağmen Fidel tarafından yasaklanmaması hatta Havana'daki Latin Amerika Filmleri Festivali'nde ödüle layık görülmesi nedeniyle Fidel'i diktatörlükle suçlayanlara karşı Küba'nın bir cevabı da sayılabilir bu film.

Ancak oldukça fazla gereksiz sahne ve diyalog barındırdığını düşündüğüm ve pek de haz almadığım film, bu yazının konusu değil. Filmin konusunu merak edenler şuradan merak ettiklerini öğrenebilirler. Bununla birlikte benim aklımı asıl meşgul eden mevzuya gelebilmek için filmle ilgili bir iki bilgi vermem gerekiyor. Kısaca özetlmek gerekirse: Eşcinselliğe ve sistemden farklı olanlara ilişkin toplumsal ön yargıyla yüklü birinci karakterimiz, bütün bu lanetleri üzerinde taşıyan ikinci karakterimizle tanışır, onun ne kadar iyi ve nitelikli bir insan olduğunu görür ve ön yargılarından kurtulur. Böylece eskinin ön yargılı karakteri "ötekini" şefkatle kucaklayarak yücelir ve bu hepimize büyük bir ders olur.

İyi, her şey güzel! Peki benim sorunum ne? Benim sorunum şu: Bu yaklaşım tarzının, tahammülsüzlüğün bir başka yeniden üretimi olduğunu düşünüyorum. Sadece Çilek ve Çikolata'da değil her yerde karşımıza çıkan bir iki yüzlülük bu. teki"yi kabul görebilmesi için başkalarından daha iyi olmaya mahkum etmek... Çilek ve Çikolata'da da eş cinsel Diego ancak süper yardımsever, müthiş duygulu, harika bir entelektüel, sevdiği adamın mutluluğu için kendini feda eden biri olduğunu kanıtladıktan sonra kabul görmeyi başarabildi. Sonuç ne?:"Eş cinseller de aslında çok iyi insanlar olabilir. Tanımadan ön yargılı olmamalı" Bu mudur yani?

Peki sevgili ötekimiz, lanet insanın biri çıkarsa onu öteki ilan etmeye yeter gördüğümüz özellikleri o kadar kabul edilebilir görülmeyecek mi? Ne büyük küstahlık... Zaten sonu yok bunun :"Çingene ama çok iyi bir insan", "Travesti ama çok eğitimli", "Kürt ama şöyle" "Türk ama böyle" "Alevi ama dindar" "Sünni ama çok çağdaş" vs. vs. vs... Kimse kimseyi kandırmasın ve kimse ellerini ötekiyi sözde kabul edişin yücelişiyle yıkamasın bana kalırsa. İnsanlar, kabul görmek için diğerlerinden iyi olmak zorunda bırakılmadığında, hatta bu kabul-red mekanizması ortadan kalktığında bu ikiyüzlülükten kurtuluruz belki.

Not: Bu öteki lafından pek hoşlanmıyorum ama meramı anlatıyor sanırım bu yazıda.

2 yorum:

Uygur dedi ki...

Asıl sorun bu tarz şeylerin kötü görülmesi mi yoksa iyilikle nötr edilmesi mi?... ki zaten sorun aslında kötü görülmemesi gereken şeylerin kötü görülmesi durumu oluyo her halukarda... :) Neden Irk, din , cinsiyet gibi seylerde ayrımcılık yapıyoruz noktasında.. Çünkü insan aşağılamaya eğilimlidir dememiz gerekmektedir belki... Saat geç oldugu için o linke bakamadım ama yarın ona da bakarım... Eline sağlık diyorum şimdilik...

ipek a. dedi ki...

"ötekiyi iyi olmaya mahkum etmek".. çok güzel bir yorum.. nedeni ise EGO ve KOLAYCILIK bence.. "öteki" ancak birtakım "iyi" özelliklere sahip olursa "o"nun mertebesine "çıkabilir" çünkü! hatta ötekinin olması onun için tercih edilir bir şeydir çünkü ancak öteki var olduğunda "değeri" ortaya çıkabilir (ya da o öyle sanır), vurur da vurur kahpeye..

diğer yandan HİÇBİRİMİZ de "öteki"nden muaf değiliz, hepimiz birilerine göre ötekiyiz.. Türkiye'de "bizden biri", Fransa'ya gidince Müslüman, Amerika'da adab-ı muaşeret bilmeyen, kimine göre gürültücü, vs... her dilde Türkçe'deki anlamıyla bile kullanılmayan bir kelime ama gündelik hayatın değişmez parçası.. insanlar birini ötekileştirerek kimliğini tanımlıyor.. iki yüzlülük değerlendirmene sonuna kadar katılıyorum, ona bir de merhametsizliği ekliyorum... keşke insanlar dürüst ve iyi olmaktan bu kadar korkmasa.. bu iki özelliğin birleşimini aptallık ve zavallılık olarak görenler azınlık değil malesef..