23 Ocak 2010 Cumartesi

Sabah sabah...

William Faulkner'in "Döşeğimde Ölürken" kitabını okumaya başladım dün gece. Cümleler biraz zorlu ve genellikle baş aşağı gelince "Murat Belge'nin çevirisinde mi sorun var" diye merak ettim. Sabah kalkar kalkmaz internette Murat Belge çevirisiyle ilgili bir şeyler aramaya başladım. Böylece Çevbir'in sitesine ulaştım. Çevbir, Kitap Çevirmenleri Meslek Birliği imiş. Daha önce duymamıştım hiç. Neyse Faulkner çevirisi konusunda Aslı Biçen ve Bilal Çölgeçen bir rapor hazırlamışlar ve Murat Belge'nin çevirisinin genel olarak çok da kötü olmadığı şeklindeki kanılarını yazmışlar (http://www.cevbir.org/faulkner.html)

Sonuçta Faulkner çevirisinin peşine düşmüşken çevirmenlerin hiç farkında olmadığım sorunlarıyla karşılaştım. Daha önce çevirmenlerin dünyası üzerine hiç düşünmemiştim. Onlar da editörlerinden yana dertliymiş meğer. Şöyle yazmış mesela Mustafa Tüzel:

Ey Sevgili Editörüm Dinle
Mustafa Tüzel

ÇEVİRMEN: Ey sevgili editörüm, neden böyle yapıyorsun? Neden kendini geliştirmiyorsun? Seninle uğraşmaktan biz çevirmenler de kalem tadıyla çeviri yapma fırsatı bulamıyoruz. Halk da senin 'halk bunu anlamaz' takıntın yüzünden fazla ileri gitmiyor. Her çeviriyi belirli bir 'vasat'a redükte etme çabanın sonuncunda, okurlar da
pek kendilerini geliştiremiyorlar, dönüp dönüp hep bildiklerini okuyorlar. Bütün o yazarlar, felsefeciler, Goetheler, Kantlar, Hegeller, Nietzscheler, Marxlar halk için mi yazdı? İşçi sınıfı ezberden Latince mi biliyordu da, Marx 'De te fabula narratur!' diyesiydi? Yoksa bütün Almanlar Gymnasium mezunu muydu o tarihte? devamını oku...

Hiç yorum yok: