15 Ocak 2010 Cuma

Chihiro ve Ursula

Ursula Le Guin'in iyi bir yazar olduğunu ama olağanüstü bir yazar olmadığını düşünüyorum. Kitaplarının arka kapaklarında yer alan "Bu kitapta şunu anlattım, bunu anlattım" şeklindeki açıklamalarını da gereksiz bulmuşumdur hep. Ayrıca toplantılarına erkekleri almamayı feminizm olarak gören, "Erkeklerden nefret ediyorum o halde feministim, çok havalıyım, yaşasın bir kimliğim var artık" diye ortalarda dolaşan bir grup insanın "Ursula nereye biz oraya" şeklindeki tavrı da rahatsızlık yaratmıştır hep bende. Bu türe hangi yazarı beğendiklerini sorduğunuzda aldığınız cevap genellikle hemen "Ursula Le Guin" olur.

Tabii bunları yazarken aklı başında feminist arkadaşlarımı ve edebiyata emek veren ve gerçekten keyif aldığı için Ursula'yı sevenleri bir kenara koyuyorum. Ne de olsa edebiyat, bir yanıyla çok kişisel bir zevk alanıdır. Ben de benim Ursula'yı gözdelerimin içine koyamamamın kişisel bir değer yargısına dayanması gibi, Ursula'yı gerçekten sevenlerin kişisel yargılarına saygı duyuyorum.

Şimdi neden Ursula Le Guin'i konu ettiğime gelince... Evet Ursula, bende Nabokov'un, Buzzati'nin, Shakespeare'in, Kafka'nın yarattığı heyecanı yaratmıyor ama vefa duygum kendisini ayrı bir yere koymama neden olacak kadar güçlü. Bazı dönemler vardır zaman zor geçer, mutluluğun mesaisini sizden çok başkalarına ayırdığı, mutluluktan kendi payınızı beklerken her akşam eve eliniz boş döndüğünüz zamanlar... Böyle zamanlarda yanınızdakilerin kıymeti daha da bir artar. Sadece dostlarınızdan bahsetmiyorum, bazen sizden yüzyıllar önce yaşamış biri ya da aynı atmosferi solusanız da asla yüz yüze gelmeyeceğiniz biri bile size mucizevi elini uzatabilir. İşte bu yüzden pek de mutlu başlamayan 2010'da aklımı, müthiş zenginlikteki hayal dünyasına götürerek yardım elini bana uzattığı için Ursula'ya minnettarlığımı hatırlayacağım hep.

Chihiro ise ikinci dostum oldu bu sıralar. Hayao Miyazaki'nin muhteşem filmi Ruhların Kaçışı(Sen to Chihiro no Kamikakushi)'nın kahramanı Chihiro'nun resmini görmek nedense ferahlatıyor beni. Onun yüzündeki kararlılık, ancak Miyazaki'nin elinden çıkabilirdi. Resme baksanıza dünyaya karşı tek başına durabilen gözler, Chihiro'nun gözleri. Yenilmeyi asla kabullenmeyen güçlü gözler.

Chihiro ve Ursula... İkisine de minnettar olacağım sanırım yılın geri kalanında...


Hiç yorum yok: