8 Mart 2012 Perşembe

Acayiplikler

Bazen kendimi başka bir gezegenden gelmiş gibi hissediyorum. Bana bu kadar acayip ve hastalıklı gelen düşüncelerin çoğu insan için bu kadar normal olması ilginç ama yalnız olmadığımı biliyorum benim gibi çok sayıda insan var. Şaşkın, uyumsuz çoğu zaman kızgın insanlar... Neyse şu sıralar aklımda şunlar geziniyor:

1- İnsanların yaşlılıktan bu kadar korkmaları çok acayip. Yani gerçekte acayip değil elbette bunun kapitalizmin sömürüp yeni bir biçime soktuğu doğal nedenleri var ama yine de insanların bu deforme olmuş düşünce biçimini bu kadar özümsemiş olmaları acayip. Yüzümüzde çizgiler olması neden dehşet uyandıran bir şey. Doğadaki canlıların büyük kısmı gibi doğan büyüyen ve yaşlanan insanın yaşlanma kısmını kabullenmesi neden bu kadar zor? 90 yaşında porselen gibi bir ciltle yaratık gibi dolaşmak gerçekten bir kadının en muhteşem rüyası olabilir mi?

Elbette insanın kendine bakması güzel şey, olduğundan daha yaşlı görünmek de hoş olmayabilir, insanın kendini aynada yaşıtlarından daha yıpranmış görmesi moral bozucu olabilir. Kozmetikten de yardım alınabilir insanlar binlerce yıldır alıyor bu yardımı. Ancak bu kadar abartmak niye? Zamanı durdurmak her zaman güzel bir şey olmayabilir. Aşağıda Rita Hayworth'un iki fotoğrafı var biri gençliğine diğeri yaşlılığına ait ve yemin ederim yüzündeki saygıdeğer kırışıklıklarla yaşlı Rita "en az" genç Rita kadar güzel, hatta bana çok daha güzel geliyor, derin, anlamlı...
















2- Yine piyasa koşullarının yarattığı hastalıklı bir düşünce daha: "Yeni her zaman daha iyidir." Hayır, değildir kardeşim. İstanbul'da yaşayıp "yeni"ye tapınmayı nasıl başarıyor bu insanlar anlamıyorum. İstiklal Caddesi'nde geziniyorum her adımımda bastığım yere benden yüzyıl önce basan, girdiğim binaya benden yüz yıl önce giren insanları düşünüyorum. Balat'tan geçerken, Bizans'ın surlarına bakarken kalp atışlarım hızlanıyor. Milyar dolarlar değerinde bir alış-veriş merkezinin asla sahip olamayacağı bir şey değil mi bu tarih, yaşanmışlık?

Daha yazacaklarım vardı aslında ama uykuyla savaşmak yararsız görünüyor şu anda bana. Gelecek yazıda tüketim hastalığıyla mücadele ederek geçirdiğim birkaç haftamı anlatacağım. Bu meseleyle bazılarının kafasını o kadar şişirdim ki artık açamıyorum bu konuyu onlara;) O yüzden gelecek yazıda deliliklerimle sizin kafanızı şişirmeyi planlıyorum. İyi geceler, iyi sabahlar, iyi öğlenler... Hangisi işinize yarıyorsa artık...

2 yorum:

Karakumru dedi ki...

Acayiplikler bi yazi dizi haline getirilebilir, memnun olurum yani :) hatta alisveris cilginli yada benzer konular üc bes bolume yayilabilir.
hergün yasadigmiz gordugumuz seylerin biri tarafindan yaziya dokulmesi hos birsey!
Selamlar Oguzhan

buzlubadem dedi ki...

'Yeni'nin daha güzel olması fikri, 'eski'si olmayan Amerika'dan ithal olsa gerek. Geçmişten izler taşıyan binalar çok duygulandırır beni.

Yeni görünme sevdasının sebep olduğu şişirilmiş yüzler cemiyet hayatında oldukça geçerli belki ama benim değer yargılarımda da yaş(l)anmışlık çizgileri değerli.