8 Ekim 2010 Cuma

Fatmagül'ün Suçu Yok! Peki suç kimde?

"Fatmagül'ün Suçu Ne?" sanırım birkaç haftadır yayınlanıyor. İzlemiyorum ben, ilk bölümüne göz attım ama içim karardı; şimdi arada bir rastlıyorum ama sürekli ağlayan Beren Saat izleyip denge sağlamamı gerektirecek aşırı mutlu bir hayatım olmadığından hemen kanal değiştiriyorum.

Ayrıca uzun süredir ana haberlerdeki bütün kaza, cinayet, arkaya duygusal müzik döşenen dram haberlerini de izlemiyorum. Aslında bize yıllardır yapılan şeyi bilinçli biçimde algıladığımda dehşete düşmüştüm. Düşünün ki en az on beş yıldır neredeyse her akşam ülkenin en az yirmi felaket haberi evimize sokuluyor. Üstelik bilinçli bir biçimde duygularınızı kazımayı, ruh halinizi bozmayı amaçlayan montaj, sunum ve yetmiyorsa içinizi kanatacak bir müzik eşliğinde.

Sadece bilgilenmenizi amaçlayan masum haberler değil bunlar, sizi sürekli kendinizi annesini kaybeden çocuğun yerine, kaza geçiren adamın yerine koymaya zorlayan haberler. Belli bir noktaya kadar bilgilenmek elbette gerekli ama açıkçası Kayseri'nin bilmem ne ilçesinde düşüp ayağını kıran insanı öğrenmek ve bu konuda duygusal işkenceye maruz kalmak normal gelmiyor bana. Belki de toplum olarak uzun zamandır "Ne kadarına dayanabilirler" konulu bir deneyde kobay olarak kullanılıyoruz, diye düşünmedim değil.

İşin bir diğer kötü kısmı da şu ki; bu anormal duygusal suistimalin başka etkileri de oluyor toplum üzerinde. Duyarsızlaşma, bu kadar aşındırmadan sonra duygusuzlaşma gibi. Bu noktadan Fatmagül'e dönüyorum. Herkesin ağzında aynı soru "Fatmagül'ün Suçu Ne?" tamam cevap belli zaten "Fatmagül'ün suçu yok". Peki aylardır "Tecavüz sahnesi nasıl çekilecek?" "Bu sahne çok konuşulacak" "Beren'in zor sahnesi" haberleriyle eski Fatmagül filminin tecavüz sahnesi yetmiyormuş gibi nerede tecavüz sahnesi bulurlarsa milletin gözüne dayayanlara maruz kalan bizlerin suçu ne?

Bu sapıkça ikiyüzlülüğün yoğun yaşandığı bir dönemi hatırlatıyor bunlar bana. Bir mankenin sevgilisi tarafından tecavüze uğrayıp cep telefonuyla görüntülerinin çekilmesi olayı aylarca gazetelerin sürmanşetinde yer almıştı fotoğraflı olarak. Haber giderek iğrenç bir suçun duyurusu olmaktan çıkıp erkeklerin hayal güçlerini gıdıklayan, mağduru bir kez daha mağdur eden bir hale dönüşmüştü. Giderek bu konuda şaka yapmak, dalga geçmek bile o kadar meşru hale geldi ki... O dönem bu haberleri iştahla yapan gazetelerin kendilerini kandırma söylemi ise bu şekilde mağdurun yanında yer aldıkları, toplumsal bir yaraya parmak bastıkları yönündeydi. Ama hayır, herkes biliyordu ki sürmanşete kendinden geçmiş tecavüze uğrayan bir kadının görüntüsünü koyup detaylı olarak yaşananları yazmak mağdura yardımcı olmaktan başka şeylere hizmet ediyordu.

Peki sonuç ne? Fatmagül'e dönelim. Geçen gün facebookta bir videoya rastladım. Bir stadyumda futbol taraftarları yaptıkları tezahüratı videoya çekmişler. Tezahüratın sözleri şöyle :

"Hapı aldık patladık
Fatmagül'e rastladık
Fatmagül'ün suçu yok
Biz onu Bihter sandık"

İşte medeniyetimizin geldiği nokta bu. Kendini tecavüzcülerle özdeşleştirmeyi tercih eden, bunu bağırarak ve videoya çekerek ilan etmekten de çekinip utanmayan bir güruh ve bu videoyu yayıp altına gülücüklü yorumlar yaparak aynı haltı yiyen daha kalabalık başka bir güruh. Ayrıca Fatmagül'ün bu saldırıyı hakketmediğini kabul eden bu tezahüratın Bihter'e tecavüzü meşru görüyor olması da ayrı bir hastalık hali. Bireysel ahlak kavramının bu kadar aşındığı bir dönemle toplumun muhafazakarlaştığı ve "din"darlaştığı dönemin böylesine çakışmış olması ise üzerine düşünülmesi gereken ayrı bir mevzu. Belki başka bir yazıda...

Hiç yorum yok: