30 Ekim 2011 Pazar

Direnmek...

Yeni bir kentte yeni bir hayata başlamanın güzel yanları olduğu kadar can sıkıcı yanları da var. Hele İstanbul'da ev aramak, insanı kısa sürede canından bezdirebiliyor. Nitekim beni bezdirdi. Neyse ki sonunda kendimi içine atabileceğim hoş bir daire bulabildim. Şimdi Fight Club'un kehaneti doğru ise ileride bana sahip olacak eşyalara sahip olma aşamasına geçtim. Aslında ilginç bir psikolojik hal, bu sahip olma süreci. Belirli standartlardan vazgeçmeme arzusu ile sadelik isteği arasındaki gerilim... Neyse ki eşyaya pek de kıymet vermeyen bir ailede büyüdüm, bizim ailede evdeki eşyalarla değil çocukların eşyalar üzerinde rahatça zıplayabiliyor olmasıyla övünülürdü hep. Bir çeşit zenginliği dışavurma çabasını ve eşyalara tapınmayı küçümseme hali yani... 

Yine de böyle bir altyapıya sahip olmama rağmen an an şeytanın ruhumu ele geçirme çabasını hisseder gibi oluyorum. Hayatta direnmek gereken ne çok şey var sahi. Milliyetçileşmeye diren, adalet duygunu yitirmemek için diren, insan kalmak için diren, insanları sevmek için diren, dürüst kalmak için diren, öfkeni kaybetmemek için diren, sakinliğini korumak için diren, aklını korumak için diren, hayaller kurabilmek için diren, kurduğun hayalleri kaybetmemek için diren, ona diren, buna diren, en zoru kendine diren...

Yine de şimdilik bu kadar yorucu geçen hayatın içinde, kısa süre sonra kendi evimde radyoda çalan tanıdık bir ezginin eşliğinde çayımı ve sevdiğim yazarlardan birini yudumlayacağım düşüncesi alıyor yorgunluğumu...